Yargıtay 21. Hukuk Dairesi 11/03/2010 tarih ve 2009/2508 E., 2010/2687 K. sayılı kararında davacının yakınlarının iş kazası sonucu ölümü sebebiyle uğradıkları maddi ve manevi zararlarının tazmini istemine ilişkin bir davada mahkemece istemin kısmen kabulüne karar verilmiştir. Dosyadaki kayıt ve belgelerden davalı şirketin Fas'ta yapımını üstlendiği otoyol inşaatında toprak işleri formeni olarak çalışmak üzere topluluk sigortalısına tabi olarak Fas'ın Tanca şehrine götürülen davacılar murisinin 4.8.2004 gününde otoyol çalışmasının sürdüğü yerden mesai bitimi şantiyeye dönmek üzere ayrıldığı yolda şantiye ye 400-500 metre kala aniden yere yığılarak fenalaşması üzerine sağlık kuruluşuna götürüldüğü ve kurtarılamayarak öldüğü, ölüm nedeninin kalp krizi ve nefes kesilmesi olarak belirlendiği, yapılan işin ağır ve tehlikeli işler kapsamında bulunduğu, davalı işverence ölen kazalının kalp hastası olup kalp ilaçları kullandığı bildirilerek buna dair reçetelerin delil olarak sunulduğu, davalı işverence kazalı işe girerken alınmış sağlık kurulu raporu ile işin devamı sırasında periyodik sağlık kontrol ve muayenesine tabi tutulduğuna dair sağlık raporlarının mahkemeye delil olarak sunulamadığı anlaşılmaktadır. 11.1.2008 tarihli kusur raporun da davalı işverence kazalı işe girerken ağır ve tehlikeli işlerde çalışanlara mahsus sağlık raporu alınmadan çalıştırıldığı, bu raporun alınması halinde kazalının kalp durumu ve rahatsızlığı fark edilip aşırı efor sarfı gerektiren ve bedensel, ruhsal yorgunlukla stres yaratan bu gibi işlerde çalıştırılmayacağı ve ölüm olayının meydana gelmeyeceği gerekçesiyle davalı işverene % 60 kusur izafe edildiği, işçinin kusursuz olduğu, ancak hangi orandaki efor sarfı ve stresin kalp krizine neden olacağının tam bilinmemesi sebebiyle olayda 2. derecede kötü tesadüf veya kaçınılmazlık faktörünün % 40 oranında etkili olduğu bildirilmiş, mahkemece de bu rapor hükme esas alınarak % 40 oranındaki kaçınılmazlık % 60-40 şeklinde paylaştırılarak davalı işveren davacıların zararından % 84 oranında sorumlu tutulmuştur. Olayın iş kazası olduğu tartışmasız olup davalı işverence cevap dilekçesinde kazalının kalp hastası olduğunun bilindiği ve işyerinde vizite kağıdı ile doktora muayene olup reçete ile kalp ilaçlarının yazıldığı, kazalı işçinin hastalanarak Tanca'da bir özel klinikte yattığı, orada doktorların kendisine kalp ameliyatı olmasını önerdikleri bildirilmiştir. Kalp hastası olduğunu bildiği işçisini ağır ve tehlikeli bir işte çalıştıran, Fas gibi hava sıcaklığının yüksek olduğu bir ülkede Ağustos ayında aşırı efor sarfedilen bir mesaiden sonra işin yapıldığı bölgeden arada uzun mesafe bulunduğu anlaşılan şantiye binasına yaya olarak gönderen davalı işverenin olayda ağır kusurlu olduğu açıktır. Ne var ki; kalp krizinde kişinin yaşının, beslenme şekli ve kültürünün, genetik özelliklerinin ve bünyevi yapısının, tütün bağımlılığı, alkol kullanımı, egzersiz durumunun, cinsiyetinin de faktör olduğu, sağlığının çeşitli faktörlerinin bir araya gelmesiyle bozulabileceği, sigortalının bünyevi yatkınlığı ve genel sağlık durumunun bir araya gelerek miyokart infarktüsünün ortaya çıkabileceği ve bu durumun olayın uygun illi kısmi sebebi olabileceği gözetilerek kusurun ağırlığının değerlendirilmesinde dikkate alınması gerekirken doğrudan sigortalıdan neşet eden bu durumu kaçınılmazlık (kötü tesadüf) olarak değerlendirilip adeta zararın doğumuna, artmasına neden olan harici bir olay gibi değerlendirme yapan bilirkişi raporu esas alınarak bu % 40 oranının % 60'şı işveren % 40 sigortalı üzerinde bırakılmak suretiyle havali işverenin zararın % 84'den sorumlu tutulmuş olması isabetsiz olmuştur. Dosyadaki tıbbi belgeler, yapılan işin Ağır ve Tehlikeli İşler sınıfında bulunması, çalışılan işyeri ortamı ile olayın çözümünün tıbbi bilgiyi gerektirdiği nazara alındığında alınan raporun yetersiz olduğu giderek hükme esas alınacak nitelikte olduğu söylenemez. Yapılacak iş; işyeri hekimliği, işgücü sağlığı ve iş güvenliği konularında uzman olan kardiyolog, makine mühendisi ve inşaat mühendisinden oluşan bilirkişi heyetinden kusur raporu almak, verilen raporu dosyadaki bilgi ve belgelerle değerlendirerek davacı tarafın 11.2.2008 tarihli kusur raporunu kabul ettiği ve 19.11.2008 tarihli kararı temyiz etmediği de gözetilerek çıkacak sonuca göre karar vermektir. Mahkemece bu maddi ve hukuki olgular gözetilmeksizin yazılı şekilde karar verilmiş olması usul ve yasaya aykırı olup bozma nedenidir. O halde davalının maddi tazminata dair hükme yönelik bu yönleri amaçlayan temyiz itirazları kabul edilmesi ve hüküm bozulması gerektiğine hükmedilmiştir
