ONLİNE ÖDEME YAPMAK İÇİN TIKLAYIN

Destekten yoksun kalma tazminatı ve bunun ferileri hakkında yapılan ibra, ibranın geçerlilik şartlarını taşıması halinde borcu sona erdirecektir

Yargıtay Hukuk Genel Kurulu 24/06/2015 tarih ve 2013/21-2293 E., 2015/1735 K. sayılı kararında direnme yoluyla Hukuk Genel Kurulu önüne gelen uyuşmazlık; davacılar tarafından verilen Didim 1.Noterliğinin 26/01/2007 tarih ve 6540, 6539 yevmiye nolu “ibraname –feragatname” adlı belgelerin işvereni borcundan kurtaran ibraname olarak nitelendirilmesinin mümkün olup olmadığı noktasında toplanmaktadır. Öncelikle ”ibra” kavramını açıklamakta fayda bulunmaktadır. “Alacaklının alacak hakkından vazgeçmesine ve bu suretle borçlunun borçtan kurtarılmasına ilişkin bulunan akde ibra denir.” Alacak hakkı alacaklının tek taraflı bir vazgeçme beyanı ile sona ermez. İbra sözleşmesinin kurulması için de icap, kabul ve bu iki irade beyanı arasında uygunluk bulunması zorunludur. Ancak borçlunun ibrayı kabul iradesi daima zımnen açıklanmaktadır. Alacaklının irade beyanı kendisine vardığı ve bundan bilgi edindiği halde uygun bir süre içinde sesini çıkarmayan borçlunun Borçlar Kanunu 6. madde kıyasen uygulanmak suretiyle ibraya razı olduğu kabul edilmelidir. İbra sözleşmesinin geçerli olması için ise sadece tarafların bir sözleşme yapmaları ve tarafların bu sözleşme ile alacağı sona erdirmeyi istemeleri yeterlidir. “İbra” İsviçre Borçlar Kanununun 115.maddesinde “Borç münasebetinin kurulması için bir şekil gerekli bulunmuş veya akdin taraflarınca kararlaştırılmış olsa bile, bir alacak ibra yolu ile veya kısmen şekilsiz olarak ortadan kaldırılabilir.” şeklinde düzenlenmiş ise de mülga 818 sayılı Borçlar kanununa alınmamıştır. Ancak bu durum hukukumuzda uygulanmadığı anlamına gelmeyip, ibra sözleşmesi, uygulamada sıkça karşılaşılmakta ve Yargıtay kararlarında da yerini bulmaktadır. Nitekim 6098 sayılı Türk Borçlar Kanununun 132 ve 420 maddelerinde ibra sözleşmesine yer verilmiştir. Dava konusu ibranamenin düzenlendiği 26/01/2007 tarihi itibari ile ibraname ile ilgili doğrudan amir bir hüküm bulunmaması nedeniyle sorunun çözümlenmesinin ibranın doğruluk ve güven kuralına aykırı olmadığı gerçeğine sıkı sıkıya sarılarak sorunun hallinde yarar vardır. Bu bağlamda Medeni Kanunun 2/1,2 hükmüne aykırılık bir itiraz niteliğindedir. Gerçek anlamda ibranameden söz edebilmek için işçiye yapılan ödemenin niteliği ve miktarı açık olarak ibranamede gösterilmelidir. Genel ve soyut bir açıklamayı içerdiği kuşkusuz olan miktar içermeyen ibranameyi geçerli saymak, İş Hukuku ve Sosyal Güvenlik Mevzuatının temel prensibi olan "işçinin korunması temel ilkesi"ne de uygun düşmeyecektir. Somut olayda davalı tarafça mahkemeye ibraz edilen noterde düzenlenen 26.01.2007 tarihli "ibraname feragatname" başlıklı belge miktar içermemekte olup, söz konusu ibraname ile “10.1.2007 tarihinde meydana gelen kaza neticesinde vefat eden A. B. için tarafımıza destekten yoksun kalma tazminatı ve maddi tazminat mahiyetinde gerekli nakdi parasal yardım yapılmış olmakla, işveren tarafından maddi ve manevi tazminat mahiyetinde olmak üzere şahsımıza ödenen meblağ hususunda tam bir mutabakatla anlaşmaya varmış bulunmaktayız. Bu bağlamda, maddi ve manevi tazminat mahiyetinde tarafımıza ödenen meblağın haricinde işveren sıfatına haiz S. P. ile sahibi ve ortağı bulunduğu P. Ltd. Şti.'den herhangi hak ve alacak talep etmeyeceğimizi beyan eder, iş bu husus ile ilgili olarak kendisini ve sahibi bulunduğu P. Ltd. Şti'ni tüm serbest irademiz ile ibra ederiz” şeklindeki yapılan ödemeyi belli etmeyen sözleşmeyi işvereni borcundan kurtaran ibraname olarak nitelendirmek doğru değildir. Bu nedenle, miktar içermeyen “ibraname-feragatname” olarak adlandırılan belgeye dayalı olarak davacıların manevi tazminat isteminin reddi isabetsiz olup, bozma kararında açıklanan gerektirici nedenlere göre, Hukuk Genel Kurulunca da benimsenen Özel Daire bozma kararına uyulmak gerekirken, önceki kararda direnilmesi usul ve yasaya aykırı olması sebebiyle bozulması gerektiğine hükmedilmiştir