ONLİNE ÖDEME YAPMAK İÇİN TIKLAYIN

Yargıtay kararlarında mağdurda akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunup bulunmadığı, fiile ruhsal yönden mukavemete muktedir olup olmadığı

Yargıtay 14. Ceza Dairesi’nin 2014/6020 Esas ve 2016/8447 Karar Sayılı 12.12.2016 tarihli kararı,

Mağdure hakkında Adana Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Hastanesince düzenlenen 19.12.2008 günlü raporda sınır zeka kapasitesinin olduğu, Çukurova Üniversitesi Tıp Fakültesi Çocuk Ruh Sağlığı ve Hastalıkları Anabilim Dalının 31.05.2010 tarihli raporunda orta düzeyde zeka geriliği saptandığı ve Adli Tıp Kurumu 6. İhtisas Kurulunun 10.06.2011 günlü muayene kaydında ise hafif mental retardasyon rahatsızlığı bulunduğunun belirtilmesi karşısında; tüm bu çelişkili raporlar eklenerek olay tarihinde mağdurede akıl hastalığı veya akıl zayıflığı bulunup bulunmadığı, fiile ruhsal yönden mukavemete muktedir olup olmadığı, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı varsa bunun hekim olmayanlar ile çevresinde yaşayanlar ve kendisini tanıyanlarca anlaşılıp anlaşılamayacağı fiilin hukuki anlam ve sonuçlarını algılama yeteneğinin gelişip gelişmediği hususlarında Adli Tıp Kurumu Kanununun 15. maddesine göre Adli Tıp Genel Kurulundan rapor alındıktan sonra sanığın hukuki durumunun değerlendirilmesi gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde karar verilmesi,

Hükümden sonra 28.06.2014 tarihinde yürürlüğe giren 6545 sayılı Kanunun 58, 59, 60 ve 61. maddeleri ile 5237 sayılı Kanunun 102, 103, 104 ve 105. maddelerinde yer alan cinsel dokunulmazlığa karşı suçların yeniden düzenlenmesi karşısında, 5237 sayılı TCK'nın 7/2. madde-fıkrasındaki "Suçun işlendiği zaman yürürlükte bulunan kanun ile sonradan yürürlüğe giren kanunların hükümleri farklı ise, failin lehine olan kanun uygulanır ve infaz olunur" hükmü gözetilerek lehe olan hükmün önceki ve sonraki kanunların bütün hükümleri olaya uygulanarak ortaya çıkan sonuçların birbirleriyle karşılaştırılması suretiyle belirlenmesi, her iki kanunla ilgili uygulamanın denetime imkan verecek şekilde kararda gösterilmesi ve 24.11.2015 günlü, 29542 sayılı Resmi Gazete'de yayımlanarak yürürlüğe giren Anayasa Mahkemesinin 08.10.2015 gün ve 2014/140 Esas, 2015/85 Karar sayılı ilamı ile 5237 sayılı TCK'nın 53. maddesi yönünden kısmi iptal kararı verildiğinden, anılan hususlar nazara alınarak yeniden değerlendirme yapılmasında zorunluluk bulunması,

Uygulamaya göre de;

Osmaniye Kadın Hastalıkları ve Doğum Hastanesinin 18.12.2008 tarihli raporunda 24-25 hafta hamile olduğu belirtilen mağdurenin, kayden 15.08.1996 olan doğum tarihi mahkemece yapılan yaş tashihi ile ay ve günü baki kalmak kaydıyla 15.08.1993 olarak düzeltilmiş ise de; mevcut hamilelik dönemi itibariyle suç tarihinin 2008 yılı ağustos ayı öncesi olduğu nazara alınarak yaş tashihinin buna göre yapılması gerekirken yazılı şekilde hüküm kurulması

 

Yargıtay 14. Ceza Dairesi 2016/2896 Esas ve 2016/3319 Karar Sayılı 5.4.2016 Tarihli kararı,

Mağdure ile ilgili olarak Devlet Hastanesinin 30.07.2012 tarihli raporunda “klinik olarak hafif zeka geriliği izlenimi verdiğinin” belirtilmesi karşısında, Adli Tıp Kurumu ilgili ihtisas kuruluna sevk edilerek suç tarihi itibariyle akıl hastalığı veya akıl zayıflığı olup olmadığı, kendisine karşı işlenen eylemin ahlaki kötülüğünü idrak edip edemeyeceği, fiile karşı mukavemete muktedir olup olmadığı, akıl hastalığı veya akıl zayıflığı var ise bu durumun beden veya ruh bakımından kendisini savunmasına mani olacak mahiyet ve derecede bulunup bulunmadığı, beyanlarına itibar edilip edilemeyeceği, akıl hastalığı veya zayıflığının hekim olmayanlarca veya tanıyanlarca anlaşılıp anlaşılamayacağı hususlarında açıklayıcı rapor alındıktan sonra sanığın hukuki durumunun tayin ve takdiri gerekirken eksik araştırma ile yazılı şekilde hüküm kurulması,

Yargıtay 5. Ceza Dairesi 2005/9874 Esas ve 2006/5862 Karar Sayılı 22.06.2006 Tarihli kararı

mağdurenin ATK.4.İhtisas Kurulundan alınan 30.4.2003 günlü raporunda orta ile hafif derece sınırında zeka geriliği bulunması nedeniyle fiile ruhsal yönden mukavemet edemeyeceği ancak durumunun hekim olmayanlarca anlaşılamayabileceğinin ifade edilmesi ve sanığında mağduredeki rahatsızlığı bildiğine dair savunmasının aksine delil bulunmaması karşısında, sanığın oluşu kabul edilen eyleminin suç tarihinde 16 yaşında bulunan mağdureye karşı TCK. 416/3 maddesi kapsamında rızasıyla cinsel ilişki vasfında bulunduğu ve suç tarihi olan 19.2.1997 den inceleme tarihine kadarda TCK.nun 102/4 ve 104/2 maddelerinde öngörülen 7 yıl 6 aylık asli ve ilave dava zamanaşımı süresinin de geçmiş olduğu anlaşıldığından, hükmün 5320 sayılı Yasanın 8/1.ve 5237 sayılı TCK.nun 7/2 maddeleri gözetilerek CMUK.nun 321. maddesi uyarınca (BOZULMASINA), 22.6.2006 tarihinde oybirliğiyle karar verildi.